Senden önce aşk hiç tatmadığım tropikal bir meyveydi. Kalbim gözlerinden
ateş saçan bir vahşi kadar sert duygularım Marmaris Sahilleri kadar sığ
gözlerim güzele kördü. Senden önce ellerim altı ay güneş görmeyen
buzdan sıradağlar kadar cansız kalbim ise beşiğinde uyuyan uslu bir
çocuk kozazına mahpus zavallı bir tırtıl, eli kolu prangalı bir
köleydi.
Ve senden sonra başladı herşey ilk dokunuş sevgi alfabesinin A sı oldu.
Kalbim deli dolu atıyor. Fırat gibi yatağından taşıyordu. Gecemi
aydınlattı, denizköpüğü beyaz ellerin. Kelimelerin kekelediği gözlerin
konuştuğu o an tenlerimiz yapbozların eksik parçaları gibi birleşirken
sen, sapı üstüne boynunu bükmüş beyaz bir zambak kadar masum korkusuz
amazonlar kadar yırtıcı yasak meyve kadar çekici Karadeniz’in dalgaları
kadar hırçındın. Ellerim belinde ipek teninin ateş-i suzanından
yanarken sana mıh gibi çivilenip ebediyete dek yanmak istedim.
Etlerimiz kokuşsada isketlerimiz abideleşerek görenlere sevdamızı
haykırmaya devam edecekti. Ateşe koşan kelebekler gibi sana atıldım.
Bozguna uğramış bir general gibi sana teslim oldum. Senden yine sana
sığındım. Anakara’nın Temmuz’u kadar kavurucu gözlerinden tebessümüne
sığındım. Yüksek rakımlı bir tepenin çam ormanından doğup kıvrılan bir
kaynak suyu kadar nazlı serin ve işveliydin. Öpüşünün İzmir’inden
gülüşünün imbatına sığındım. Ateş nefesin tenimde, ben seninle martılar
kadar özgür ve serazad şarkılar kadar coşkulu ve pürneşeydim. Gözlerin
sedefin içindeki saklı iki inci, göğüslerin patlamaya hazır volkanlardı.
Kurşun bakışlarınla kalbimi delik deşik ettin, volkan göğüslerinle
darmadağın.
Dinle beni, haykırıyorum tüm dünya duysun sesimi, ey görmeyen gözlerimin
İsa’sı, güzellik kasidesinin şah beyti, kalbimi Allak bullak eden
fırtına sana tapmamışmıydım? Bak Prometheus ‘un kartalları dadanmış
sevda leşimize yoksa Hera mı kıskandı aşkımızı. Nerede o kestane şekeri
sözler ağzından dökülen, leylak kokan latifeler nerede, ilkbahar yüzün
“hava gibi ciğerlerime işlemişsin kanımda dolaşıyorsun” diyen sen
neredesin? Bak şimdi yine yalnızım.
Buz kesti tenim, çölün yağmuru özlediği kadar hasretim
sana.
Hatıran sinemde vurgun
Solgun
Yorgun
Perişan
Gidiyorum
Nereye
BİLMİYORUM.